0
Sepetiniz boş.
Ara toplam 0,00
Sepete Git Alışverişe devam et

TEKNOLOJİ VE EBEVEYNLİK

TEKNOLOJİ EBEVEYNLİĞİN YOLUNU KESTİĞİNDE…
Dijital Çağın Ebeveynlik Üzerindeki Olumsuz Etkilerini Nasıl Aşarız?

21. yüzyılda yaşanan dijital dönüşüm, hayatımızın her alanında teknolojiye ve dijital dünyaya daha fazla zaman ayırmamıza neden oluyor. Araştırmalar, pandeminin de etkisiyle dijital bağımlılıkların arttığını; bununla beraber siber zorbalıkların da arttığını gösteriyor. Biz ebeveynler, birçoğumuz, bu gerçeklerin farkındayız ve çocuklarımızın dijital teknolojileri nasıl kullandıkları konusunda endişeliyiz. “Telefonlarını çok mu kullanıyorlar?”, “Sosyal medyada çok mu paylaşım yapıyorlar?”, “Yüz yüze konuşmayı unuttular mı?” gibi sorular soruyoruz kendimize… Çocuklarımıza sınırlar koymaya gayret ediyoruz -bazen başarıyoruz, bazen başaramıyoruz-… Peki, ya biz? Biz bu konuda nasılız? Teknoloji, yetişkin hayatlarımızı nasıl etkiliyor? Bizleri izleyerek hayatı öğrenen çocuklarımızın yaşadığı dijital deneyimler hakkında endişelenirken biz ebeveynler, kendimiz için de endişelenmeli miyiz? Çocuklarımıza ideal bir dijital vatandaş ve teknoloji kullanıcısı olmaları için örnek olabiliyor muyuz? Kabul edelim ki teknoloji, zaman zaman ebeveynliğimizin yolunu kesen bir etkiye de sahip…

Teknoloji dünyanın en kötü şeyi midir? Asla. Elbette teknolojik ilerlemenin pek çok artısı var. Bilgi edinme, alışveriş yapma, haberleşme, eğitim ve daha pek çok alanda çok daha hızlı ve kolayca hareket edebiliyoruz. Örneğin, çocuklarımızdan uzak olduğumuz anlarda onlarla mesajlaşabiliyoruz. Evden ofise, bulunduğumuz tüm mekânları her geçen gün daha da akıllı sistemlerle donatabiliyoruz. İnsan ömrünün her geçen gün uzadığı bir çağı yaşıyoruz. Tüm bunlar gerçekten harika... Ancak bu harikaların yanında teknolojinin zamanımızı çalan ve bizi mutsuzlaştıran pek çok etkisi de var. Örneğin, yetişkinler -yani bizler için- iş ve ev hayatı arasındaki sınırlar bulanıklaştı. Bu da kesin olarak çocuklarımızla iletişimimizi olumsuz etkiliyor. Teknolojiyi kendi yararımızla sınırlamadan aşırı şekilde kullanmamız, dijital teknolojiyi “bir zaman hırsızı” rolüne büründürüyor. “Bu telefona yanıt vermem gerek. Siz yemeğe başlayın çocuklar…”, “İşte bir aksilik var. Hemen şu e-postayla ilgilenmem gerek. Daha sonra oynayalım mı?” gibi cümleleri sıkça kullanıyorsak, dijital dünyadan gelen beklentiler ev hayatımıza da hükmetmeye başladıysa ve bu aile içindeki stresi artıyorsa ya da sosyal medyanın cazibesi, çocuklarımıza ayırdığımız zamanı yok ediyorsa… İşte o zaman, ebeveynler olarak teknolojiyle ilişkimizi yeniden düzenlememiz gerekiyor demektir.

Michigan Üniversitesi CS Mott's Çocuk Hastanesi ve Boston Tıp Merkezi'nden araştırmacılar; ebeveynlerin “aile zamanını”, “mesaja yanıt verme” gibi teknoloji tabanlı beklentilerle dengelemek için mücadele ettiklerini keşfettiler. Araştırmaya katılan ebeveynler; sürekli olarak iş, teknoloji ve aile zamanı arasındaki içsel bir mücadeleyi dile getirdiler. Dahası, katılımcılar; özellikle okudukları e-posta veya mesaj kötü haberse verdikleri olumsuz duygusal tepkilerin, aile üyelerine de yansıdığını bildirdiler. Dijital çağ, sağladığı avantajların yanında -araştırmaların da kanıtladığı gibi-, pek çok dezavantajı beraberinde getiriyor, aile içinde çatışmalara ve sorunlara da zemin hazırlıyor. Dijital bağımlılıkların artması ile beraber yeni nesil çocuklar; yaratıcı düşünme, sosyalleşme ve empati kurma gibi duygusal becerilerden yoksun kalabiliyor.

Neler Yapabiliriz?

Doğru Soruları Soralım
Teknoloji kullanımımızı gerçekten kontrol altına almak istiyorsak kendimize bazı zor soruları sormalıyız: Teknoloji gelişirken bizler kendi yaratıcı düşünme kapasitemizi ve yaşam kalitemizi aynı hızda geliştirebiliyor muyuz? Akşam yemeği sırasında e-postamızı kontrol etmek veya bir metne yanıt vermek için akıllı telefonumuzu ne sıklıkla kullanırız? Çocuğumuzla çıktığımız bir tatili gerçekten deneyimlemek ve anı yaşamak yerine sosyal medyaya fotoğraf yüklemek için ne kadar zaman harcarız? Ya e-postaları ve sosyal medyayı kontrol etmek, çocuklarımızın ihtiyaç duyduğu etkileşim fırsatlarını çalıyorsa ve bu yüzden yalnızlaşan çocuklarımız bizden alamadıkları yanıtları aramak veya etkinlikleri bulmak için her geçen gün daha fazla internete, sosyal medyaya bağlanıyorsa? …

Bu soruları dürüstçe yanıtlayabilirsek aile hayatımıza ve bireysel hayatlarımıza dâhil olan teknolojinin fayda/zarar dengesini kurabiliriz. Özetle, kendi davranışımıza yakından baktıktan sonra, nerede değişiklik yapmamız gerektiğini ve teknolojiyi kullanmanın daha akıllı yollarını keşfedebiliriz.

Sınırları Belirleyelim

Teknoloji kullanımımız için hem ailemize hem de kendimize yönelik sınırlar ve kurallar belirleyebiliriz. Örneğin, evimizde günün belirli saatlerinde teknolojiden tamamen uzak durabiliriz -dijital detoks yapabiliriz-; yemek masasında veya çocuklarımızın odalarında mobil cihazlarımızı kullanmaktan kaçınabiliriz; ya da okuma odası veya aile odası gibi bazı odaları teknolojiden arındırılmış alanlar olarak belirleyebiliriz. Evimizin girişindeki bir sepete-tıpkı okullardaki gibi- eve gelir gelmez mobil cihazlarımızı koyabiliriz. Teknolojinin; ev ödevi bittiğinde, akşam yemeği bittiğinde ve ev işleri tamamlandığında - sepetten çıkmasını sağlayabiliriz. Belirlediğimiz bu gibi sınırlar konusunda tutarlı davranarak çocuklarımızın da uyum sağlamalarını teşvik edebiliriz.

Stres Faktörlerini Tanımlayalım

Ebeveynlerin araştırmalarda bildirdiği temel sorunlardan biri, bazen mobil cihazlarıyla etkileşime girmenin, çocuklarına karşı agresif tutumlar sergilemelerine yol açmasıdır. Bizler de bu gibi durumlar yaşıyor olabiliriz. Dijital dünyadaki davranışlarımızın yarattığı stres faktörlerini tespit ederek bu olumsuz faktörlerin çocuklarımızla geçirdiğimiz anları bölmesine ve çocuklarımıza yansımasına engel olabiliriz. Örneğin, işimizle ilgili e-postaları okurken strese giriyorsak veya bir proje üzerinde çalışırken mutlak sessizliğe ihtiyacımız varsa çocuklarımızın spor veya başka bir etkinlikle meşgul olduğu zamanlarda bu gibi stresli işlerimizi sonuçlandırmaya gayret edebiliriz. Böylece, çocuklarımızla olduğumuz anları stresten uzak tutmak ve görevlerimizi tamamlamak için ihtiyaç duyduğumuz alanı/zamanı yaratma fırsatına sahip olabiliriz.

Aile Oyunlarını Aktif Hale Getirelim

Evet, bu kadar basit aslında… Teknolojiyi sınırlamanın en efektif yolu, ailece oyun oynamaya daha fazla zaman ayırmaktır. Sadece oyunlarla da sınırlı kalmadan ailece geçirdiğimiz keyifli anları artırabiliriz. Oyun saati, piknik günü, tiyatro akşamı, yürüyüş saati gibi aile rutinleri belirleyebiliriz.

Konuşma Anlarını Değerlendirelim

Arabayla yolculuk yaptığımız veya sofrada bir arada olduğumuz anlar, çocuklarımızla derin bağlar kurmak ve bol bol konuşmak için yakaladığımız fırsat anlarıdır. Özellikle dijital bağımlılıkların veya zorunlulukların ebeveynliğimizin yolunu kestiğini düşünüyorsak bu anları en iyi şekilde değerlendirmeye özen gösterebiliriz.

Doğru Rol Model Olalım

Teknoloji kullanımı söz konusu olduğunda, çocuklarımızın bizi izlediğini unutmamamız önemlidir. Araştırmalar, sessiz zamanın beyin gelişimi için çok önemli olduğunu göstermiştir. Kendi hayatımızdaki o sessiz anları düşünelim. Belki çamaşırları katlarken, belki yürüyüş yaparken, belki tavana ya da karşımızdaki güzel manzaraya sadece bakarken, belki resim çizerken geçirdiğimiz o sessiz anlar; yaratıcı düşünmek ve hayal kurmak için birebirdir. Çocuklarımıza, dijital teknolojilerden uzak geçen sessiz anlardan nasıl faydalandığımızı göstererek onlar için doğru birer rol model olabiliriz.

Teknolojiyi sınırlamanın ve çocuklarımıza rol model olmanın tek bir formülü yoktur. Kendi hayatımıza uygun bir yol bulmak için ailemizin teknolojiyi ne sıklıkla kullandığına dikkat edelim ve eğer tespit ettiğimiz gerçeklerden hoşlanmıyorsak kendi davranışlarımızdan başlayarak değişiklikler yapalım. Unutmayalım, eğer doğru rol model olamıyorsak çocuklarımızdan dijital teknolojileri verimli kullanmalarını bekleyemeyiz.

KidZania’dan sevgilerimizle.

Satın Al
Açılış Saatleri
Giriş Ücretleri
Üye Girişi Sepetim