SONUÇLARIN VE CEZALARIN FARKI
SONUÇLARIN VE CEZALARIN FARKI
Her çocuk, bazen kuralları çiğner ve sınırları test eder. Bu çok doğaldır; çünkü doğuştan gelen merakları, çocukları yeni şeyleri deneyimlemeye ve yaşayarak anlamlandırmaya teşvik eder. Onlar hayatı ve kendilerini büyük bir merakla keşfederken elbette pek çok hata da yaparlar. Bazen kuralları umursamazlar ve sorumluluklarını üstlenmek istemezler. Peki, biz ebeveynler, çocuklarımızın kurallara ve sorumluluklara uyumlu bir şekilde yaşamayı öğrenmeleri için hangi disiplin araçlarına ve yöntemlere başvurmalıyız? Örneğin, oyuncaklarını toplamamasının sonucu ne olmalı? Oyuncaklarını toplamasını sağlamak mı yoksa bir hafta oyun oynamama cezası vermek mi? Öğretme isteğimizle ve tüm iyi niyetimizle çocuklarımızın eylemlerine yönelik kararlar alırken nerelerde hata yapıyoruz? Konuyla ilgili doğal sonuçları mı işaret ediyoruz yoksa ceza vermeyi mi tercih ediyoruz?
Çocuklara sonuç vermekle ceza vermek arasında büyük bir fark vardır. Her ikisi de çocukların yanlış veya zararlı eylemlerini sonlandırmaya yarar ancak önemli olan, aldığımız kararın çocuklarımız için öğretici bir deneyim fırsatı yaratmasıdır.
Çocuklar İçin Sonuç ve Ceza Arasındaki Temel Fark
Sonuçların amacı; bir çocuğa eylemlerinin sorumluluğunu almayı, kendi kendini kontrol eden bir iç ses geliştirmeyi ve hatalarından ders çıkarmayı öğretmektir. Ancak cezanın amacı çocuğun kötü hissetmesine sebep olarak onu hatadan caydırmaktır ve en çok da ebeveynin otoritesini empoze etmektir. Cezalar, çocuklara neyi yanlış yaptıklarını öğretmek yerine öz güven ve öz saygı kaybına, küskünlüğe, öfkeye, utanca ve mahcubiyete neden olur. Bir çocuğa sonuçlar verdiğimizde, yanlış yaptığını anladığı için hatayı tekrarlamayabilir. Buna karşılık, bir çocuğu cezalandırırsak yanlış yaptığını gerçekten anladığı için değil, ceza korkusundan dolayı hatayı tekrarlamamayı seçebilir. Ya da cezaları kabullenerek aynı hataları tekrarlamayı bilinçli olarak tercih edebilir. Sonuçlar öğreticiyken cezalar caydırıcı ve yıkıcı etkilere sahiptir.
Ceza Nedir?
Ceza, bir kabahat için bir kişiye bir tür acı veya kayıp verilmesidir. Ebeveynler genellikle çocuklarını öfkelerinden dolayı cezalandırırlar. Ancak bunu yaparken onlara hata yapmamayı da öğrettiklerini düşünürler ve öfkenin yanında çaresizlik hissi de yaşarlar. Aslında, güç mücadelesinde kazanan olmak adına bu cezaları verirler. Cezalar, eylemle ilgili değildir ve genellikle çocukları çok kötü hissettirir. Bunlar fiziksel/bedensel ceza veya duygusal/sözlü ceza (alay etme, kıyaslama, bağırma, tehdit etme, sevgi ve ilgiyi geri çekme) olabilir. Dersi dinlemediği için ders boyunca tek ayak üzerinde ayakta durmasını istemek, itaat etmediği için bir çocuğa el kaldırmak, sınavda başarılı olamadığı için altı ay boyunca bilgisayar kullanmasını yasaklamak gibi cezaların eylemle hiç ilgisi yoktur, sorunları çözmeye yönelik de değildir. Cezalar, çoğu zaman ters etki yapabilir. Bir çocuğu hataları için cezalandırdığımızda, çocuk neyi yanlış yaptığını anlamak yerine öfkesini bize yönlendirebilir.
Sonuç Nedir?
Yaptığımız her şeyin doğal bir sonucu vardır. Örneğin, gece geç yattığımızda sabah uyanmakta zorlanırız ve bunun sonucunda işe ya da okula geç kalabiliriz. Hava soğukken ceketsiz dışarı çıktığımızda hastalanabiliriz, okula geç kaldığımızda veya ödevimizi yapmadığımızda bir uyarı ile karşılaşabiliriz, derslerimizi düzenli olarak tekrar etmediğimizde sınavlarda başarısız olmamız doğaldır, ütüyü açık bıraktığımızda bir yangına sebep olabiliriz, sınava çok iyi hazırlandığımızda hedeflediğimiz o iyi dereceye ulaşabiliriz… Çocuklarımız da yaptıkları her şeyin, attıkları her adımın ne gibi doğal sonuçlar doğurduğunu görerek, deneyimleyerek olgunlaşırlar. Bu deneyimlerini yaşarken ebeveynleri/öğretmenleri/bakıcıları tarafından iyi bir rehberlikle gereken desteği aldıklarında -eylemlerinin sonuçlarını ve nerelerde hata yaptıklarını anlamaya teşvik edildiklerinde, bu hatalarını nasıl düzeltebilecekleri konusunda problem çözmeye yönelik yardım aldıklarında- doğru seçimler yapmayı öğrenebilirler.
Sonuç, bazen olumsuz bir şey olarak algılanır çünkü sonuç bir ceza da olabilir. Ancak burada bahsettiğimiz sonuç; ceza olmayan, eylemle ilintili olan sonuçlardır. Doğal sonuçlar, çocuğun eylemlerinin doğrudan sonuçlarıdır -örneğin, masadan atlarken yaralanmak veya öğün kaçırıp aç kalmak gibi-. Doğal sonuçlara ek olarak verilen sonuçlar, cezadan farklı olarak bir ebeveyn veya öğretmen tarafından verilen ve eylemle direkt ilgili olan sonuçlardır. Dersi dinlemediği için derste anlatılan konu hakkındaki kitapta yer alan bölümü deftere yazmak, eylemle ilgilidir ve pekiştirme amacı taşır.
Neden Ceza Yerine Doğal Sonuçları Tercih Etmeliyiz?
Doğal sonuçlar, davranış seçimlerinin sonuçlarıdır.
Çocuklara eylemleri ile ilgili mantıklı sonuçlar vermemiz önemlidir:
-Yemeği kaçırmaya göze alan ergenimiz, kendi yemeğini kendisi hazırlar.
-Sabah uyanmakta direniyorsa okula geç kalır. Bu direnişi bir alışkanlık haline getirme niyetindeyse alarmını kurmaktan ve kendi kendine uyanmaktan sorumlu olmasını isteriz. Birkaç gün okula geç kalır ve muhtemelen kısa sürede sabahları uyanmayı öğrenir.-Ödevini yapmıyorsa, derslerine çalışmıyorsa notları düşer.
Bu doğal sonuçlar hakkında çocuklarımızı mutlaka uyarmalıyız. Defalarca uyarmak etkili değildir. Uyarımıza rağmen bizi dinlemiyorlarsa nedenleri anlamaya gayret etmemiz, doğal sonuçları yaşayarak öğrenmelerini -yani ceza çekmek yerine doğal bir bedel ödemelerini- sağlamamız en doğrusudur. Bu sayede öğrenebilirler. Aşağıdaki iki örnek de doğal sonuçların önemini kavramamıza yardımcı olabilir.
Örnek 1: Dışarısı soğuk ve ergenliğe yaklaşan okul çağındaki çocuğumuz oynamak için dışarı çıkmak istiyor, ancak önerimize rağmen ısrarla ceket giymeyi reddediyor. Dışarı çıktığında çabucak rahatsız edici bir şekilde üşüyor. Ceketini almak için içeri dönüyor. Bu örnekte, çocuğumuz bir seçim yapma şansı buldu ve bu seçimin doğal sonucunu yaşayarak öğrendi.
Örnek 2: Okul öncesi çağdaki çocuğumuzla market alışverişi yapıyoruz ve o, sevimli küçük market arabalarından birini iterek bize yardımcı oluyor. Birden arabayla koşmaya başlıyor ve durması için isteğimizi görmezden geliyor. Önce kendisine, bir başkasına zarar verebileceğini veya mülke zarar verebileceğini açıklıyoruz. Buna rağmen çocuğumuz heyecanına yenik düşüp koşmaya devam ediyor. Uygun sonuç, artık arabasını itememesidir.
Bu örneklerdeki gibi yaklaşımlar, çocuğumuzun kendi seçimlerini yapmasına izin verir ve onun güçlenmiş hissetmesine yardımcı olur, güç mücadelelerini azaltır ve çocuğumuza, davranışlarının nasıl sonuçlar doğuracağını öğrenme şansı verir. Bir çocuğun doğal sonuçlar yaşamasına izin vermenin, ebeveyn olarak “kendimizi asla dâhil etmemek” anlamına gelmediğini kavramamız da çok önemlidir. Sokağa fırlamak, elektrikli aletlerle bilinçsizce oynamak gibi kendisine veya başkasına zarar vereceği durumlarda çocuklarımıza seçim şansı vermemiz söz konusu olamaz. Bunun yerine tehlikeli sonuçları engelleyecek kuralları uygulamamız gerekir.
Bunlara Dikkat Edelim:
Dinleme ve Anlama
Çocuklarımızı gerçekten dinliyor muyuz? Duygularını ve nelerle mücadele ettiklerini, nerelerde zorlandıklarını anlamaya gayret ediyor muyuz? Açık iletişim kuruyor muyuz onlarla? Ancak koşulsuz sevgimizle, yargılamadan ve empati kurarak dinlersek çocuklarımızla açık iletişim kurabiliriz. Açık iletişim olan bir ailede çocuklar; ebeveynlerine güvenirler, çekinmeden onlara dertlerini anlatırlar ve hatalarından dolayı mantıksız cezalarla karşılaşmayacaklarını bilirler. Dinlendiğini ve anlaşıldığını hisseden bir çocuğun ebeveynleri ile iş birliği kurma ve eylemlerinin sonuçlarını üstlenme olasılığı yüksektir.
Kurallar
Evimizde kurallar, sınırlar ve sorumluluklar belirli mi? Eğer belirli değilse çocuklarımızın daha sık hata yapmaları, onlarla sürekli bir çatışma içinde olmamız son derece doğaldır. Aile toplantıları yapmaya ve bu toplantılarda demokratik bir şekilde -çocukların da fikirlerini dinleyerek- kurallarımızı ve sorumluluklarımızı belirlemeye, bunları düzenli olarak güncellemeye özen göstermeliyiz.
Problemleri çözme
Diyelim ki kurallarımızı ve sorumluluklarımızı belirledik. Bunları çocuklarımızla da paylaştık. Ama çocuklar uyum göstermiyorlar. Öfkelenmek ve cezalara başvurmak yerine ilk adım olarak problem çözme yolunu tercih etmeliyiz. Yani, yine de cezadan uzak durmalıyız.
Ödevini yapmıyorsa bunun ardında gizli olan -fark etmediğimiz- pek çok neden olabilir. Araştırmalar gösteriyor ki öğrenme veya motivasyonla ilgili sorunlar çocukların akademik hayatlarını olumsuz etkiliyor. Örneğin, ödevini yapmamasının nedenleri şunlar olabilir: Dersi dinleme becerisi henüz gelişmedi ve bilgi eksikliği var, karamsar ve ne yapsa başaramayacağına inanıyor, dikkat dağınıklığı ve hiperaktivite sorunu var, verimli çalışma yöntemlerini keşfedemedi, ödevi anlamsız buluyor… Bunlar gibi birçok neden olabilir. Eylem ne olursa olsun ardındaki bu tür nedenleri bulmaya gayret etmeliyiz.
Problem çözme, çocuklarımızın geliştirmeleri gereken becerileri tespit etmenin ve onlara sorumluluklarını öğretmenin en önemli adımıdır. Ödevini yapmıyorsa “Yaz tatiline gelemezsin” ya da “Bilgisayarını elinden alırım” gibi eylemle en ufak bir ilgisi olmayan ağır cezalar vermenin öğretici hiçbir yanı yoktur. Dışlanmışlık, utanç gibi ağır duygularla çocukları baş başa bırakan bu tür cezalar, çocukların değersiz hissetmelerine ve ebeveynlerine karşı -intikam alma, güvenmeme gibi-olumsuz hislere kapılmalarına sebep olabilir.
Ebeveynlik sanatı, sakin ve sabırlı olmayı gerektirir. Çocukların “çocuk” olduklarını ve öğrenme aşamasında pek çok hata yapabileceklerini; hataların ve bunların doğal sonuçlarının, çocuklarımızın öğrenmesi için bulunmaz birer fırsat olduğunu unutmamalıyız.
KidZania’dan sevgilerimizle
Paylaş
Haydi çocuklara eğitim ve eğlenceyi, gerçek hayatı deneyimledikleri KidZania’yı sizde paylaşın.