0
Sepetiniz boş.
Ara toplam 0,00
Sepete Git Alışverişe devam et

DÜNYA DANS GÜNÜ KUTLU OLSUN

DANS, HAYATIMIZIN HER ANINDA VAR OLABİLECEK BİR SÜPER GÜÇTÜR!

Dünya Dans Günü Kutlu Olsun!

Bugün, Dünya Dans Günü. 1982 yılından bu yana, modern balenin yaratıcısı Jean Georges Noverre'nin doğum günü olan 29 Nisan'da kutlanan “Dünya Dans Günü”, insanlığın ortak dili olan dansın iletişim gücünü ve evrenselliğini vurgulamayı amaçlar. Bu özel günde, dünyanın pek çok yerinde -sokaklarda, sahnelerde…- insanlar, dansı kutlamak ve dans etmek üzere bir araya gelirler. Müzik türleri ve farklı kültürlerle etkileşim kurarak gelişen ve günümüze kadar gelen dans, insanlık tarihi kadar eskidir. Dans evrenseldir ve tüm sanatların öncüsüdür. Fiziksel ve zihinsel yeteneklerimizin bir kolajıdır dans... O, her zaman içimizde saklı olan hareket içgüdüsünden beslenen ve zaman zaman iletişim kurmak için dışa vurduğumuz “hareketler, fikirler ve duygular bütünüdür”… Dans, bebeklikten başlayarak hayatımızın her anında var olabilecek bir süper güçtür. Bu süper güç, bizi fantastik bir süper kahramana dönüştürmez ama bir sanat dalı olarak dans, bize pek çok yaşam becerisinin yanı sıra fiziksel ve zihinsel zindelik kazandırır. Dans, eğlencelidir ve herkes içindir…

Stresten uzak, müzik eşliğinde hareket edip mimiklerimizle ve hareketlerimizle duygularımızı ifade edeceğimiz eğlenceli dakikalar için, daha sağlıklı bir yaşam için bugün ve her gün dansın süper güçlerinden faydalanabiliriz.

Dansın Çocuklara Kattığı Süper Güçler Nelerdir?

Dünya Sağlık Örgütü, çocukların günde minimum bir saat fiziksel aktivitede bulunmaları gerektiğini belirtir. Dans, çocukları ekranlardan uzaklaştırmak ve hareket ettirmek için en eğlenceli egzersiz araçlarından biridir. Dans etmenin başlıca fiziksel faydaları şunlardır: daha iyi bir kalp ve akciğer sağlığı, daha sağlıklı tansiyon, artan kas ve kemik gücü, artan esneklik ve dayanıklılık, aerobik zindelik, gelişen koordinasyon ve denge becerileri… Dans etme eylemi, fiziksel olduğu kadar zihinsel bir eylemdir. Çocuklar dans ederken vücutlarındaki kasların çoğunu kullanırlar ve fiziksel güçlerinin farkına varırlar. Kasları ve uzuvları ile neler yapabileceklerini keşfederler. Bedenlerinin sınırlarını cesurca zorlamayı öğrenirler. Duygularını hareketlerle anlatmalarını teşvik eden bu deneyim, onlar için “beden ve zihin güçlerini birleştirerek yaşadıkları muhteşem bir macera” gibidir. Müziğin ritmine uyum sağlayarak bir dans koreografisini çalışmak; çocukların hafıza, dikkat, odaklanma ve sözsüz iletişim becerilerini geliştirir. Düzenli olarak bir dans grubu içinde dans eden çocuklar, verilmek istenen bir mesajı veya hissettirilmek istenen bir duyguyu vücut sinyalleri ile ifade etmenin de mümkün olduğunu ve beden dillerini en iyi şekilde kullanmayı öğrenirler. Fiziksel ve zihinsel faydaları ile dans, çocuklara başarı için iyi notlardan daha da çok ihtiyaç duydukları becerileri ve motivasyonu kazandırır.

Okulda Dans Neden Matematik Kadar Önemlidir?

21. yüzyılın dünyasında, matematik ve fen ağırlıklı bir eğitim sisteminin daha çok teşvik edildiğini söyleyebiliriz. Sanat eğitiminin -özellikle dans ve tiyatronun- okullarda ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüğünü düşünen pek çok eğitimciden biri de Ken Robinson. “Dans, duyguların ve fikirlerin hareket ve ritim yoluyla fiziksel ifadesidir. Dansı kimse icat etmedi. Tarih boyunca her kültürün kalbinin derinliklerindedir; dans, insanlığın nabzının bir parçasıdır. Birden fazla türü, stili ve geleneği kucaklar; sürekli gelişmektedir. Rolleri eğlenceden kutsala kadar uzanır ve her türlü sosyal amacı kapsar.” sözleriyle dansı tanımlayan İngiliz konuşmacı, sanat eğitimi profesörü ve yazar Ken Robinson(1950-2020), kaleme aldığı bir makalesinde dansın, okullarda matematik kadar önemli olduğunu vurguluyor.

Araştırmalar ve çeşitli dans programları, dansın eğitimde de çok faydalı olabileceğini; öz güven, hafıza, odaklanma, empati gibi önemli bilişsel ve duygusal beceriler kazandırarak çocukların akademik başarısını artırabileceğini gösteriyor. Robinson, makalesinde New York City merkezli kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan “Dancing Classrooms” (Dans Eden Sınıflar) önderliğinde okullarda yürütülen bir dans eğitimi programının ilham verici başarısını anlatıyor ve “Okulda Dans Neden Matematik Kadar Önemlidir?” sorusunu yanıtlıyor.

“Dans Eden Sınıflar”ın başarısı, fiziksel aktivite ile eğitim başarısı arasındaki ilişkinin belgelenmiş bir örneğidir.1994 yılında dansçı Pierre Dulaine tarafından kurulan program, gittiği her okula on hafta boyunca yirmi seans sunuyor. Balo salonu dansını ülkenin en zorlu bölgelerinden bazılarında ilkokul ve ortaokullara getiren Dancing Classrooms, dansı kullanarak özellikle cinsiyetler arasındaki sosyal ilişkileri geliştirmeyi; iş birliği, saygı ve merhameti besleyerek okulların kültürünü zenginleştirmeyi amaçlıyor. Her gün daha fazla çocuğu dansın gücüyle tanıştırarak bu amacını gerçekleştirmeye devam ediyor. Programa katılan öğrenciler ve öğretmenlerle yapılan anketler gösteriyor ki 10 haftalık bir dans eğitimi ile öz disiplin ve odaklanmada %89’luk bir artış sağlanıyor. Programı gözlemleyen öğretmenlerin yüzde 95’i birlikte dans etmenin bir sonucu olarak; öğrencilerin iş birliği yapma, farklılıklara saygı duyma, kendini ifade etme, merhamet gösterme ve empati kurma yeteneklerinde gözle görülür bir gelişme olduğunu belirtiyor…

Yine makalesinde Ken Robinson, şu sözlere yer veriyor: “Matematiğe karşı değilim -o, insan zihninin büyük yaratıcı macerasının vazgeçilmez bir parçasıdır-. Her çocuğun genel eğitiminde, dansın diğer sanatlar, diller, matematik ve beşeri bilimlerle eşit öneminden bahsediyorum. Dans, sorunlu yaşamlarda neşe ve istikrarın yeniden sağlanmasına yardımcı olabilir; okullarda şiddet ve zorbalık nedeniyle ortaya çıkan gerilimleri hafifletebilir.”

Çocuklar Okullarda Dans Etseydi…

Dans, tiyatro, müzik ve görsel sanatlar; çocukların gündelik yaşamının ve eğitim hayatlarının vazgeçilmez bir parçası olsaydı, neler değişirdi bir düşünelim… Araştırmalar, bize bu konuda yeterince fikir veriyor ve inanıyoruz ki çok şey değişirdi… Matematiği yalnızca matematikçiler yetiştirmek için öğretmiyoruz veya yazmayı yalnızca yeni nesil romancılar yaratmak için öğretmiyoruz. Aynı şey sanatlar için de geçerlidir. Sanat eğitimi sayesinde çocuklara “sanatla uğraşmanın getirdiği beceri, bilgi ve deneyimi kariyerlerine ve yaşamlarına yansıtabilen çok yönlü vatandaşlar olmayı” öğretiyoruz.

Ne yazık ki günümüzde hâlâ herhangi bir sanat eğitimine erişimi olmayan milyonlarca öğrenci var. Sanatı eğitimle entegre etmenin yaratıcı yollarını bulmalıyız ve bu yolların yaygınlaşmasını sağlamalıyız. Peki, ne yapabiliriz? Bilimsel düşünme ve yaratıcı düşünme becerilerini eşitlik ilkesi çerçevesinde geliştirmeyi hedefleyen sanat dostu eğitim sistemleri tasarlayabiliriz. Böylece çocuklarımıza; insan doğasına çok daha uygun, daha kapsayıcı, motive edici ve beyin gelişimi için çok daha verimli olan eğitim modellerinin avantajlarını yaşatabiliriz.

Dansa davet eden birkaç güzel söz…

19. yüzyılın en önemli Fransız şairlerinden Charles Baudelaire: “Dans, müzikte saklı olan gizemli her şeyi açığa çıkarabilir ve ayrıca insani ve elle tutulur olma özelliğine de sahiptir. Dans, kolları ve bacakları olan bir şiirdir.”

Modern dansın öncülerinden Ruth St. Denis: “Dansın, kelimelerle bulunamayacak kadar derin olanı ifade etmek için beden ve ruh arasındaki iletişim olarak kullanıldığını görüyorum.”

Ünlü bale dansçısı Friedemann Vogel: “Biz dansçılar, genellikle fiziksel yeteneklerimizle övülsek de aslında ayakta durmamıza ve dans etmeyi sürdürmemize daha büyük katkısı olan zihinsel gücümüzdür. Üstesinden gelmemize, dansta kendimizi yeniden keşfetmemize ve ilham vermeye devam etmemize yardımcı olacak fiziksel ve psikolojik çevikliğin, bu eşsiz birleşim olduğuna inanıyorum.”

Amerikalı dansçı ve koreograf Agnes de Mille: “Dans etmek kendi içinden çıkmaktır. Daha büyük, daha güzel, daha güçlü olarak... Bu güçtür!”

Bugün KidZania İstanbul Tam 8 Yaşında!

Bugün KidZania İstanbul'da çifte mutluluk yaşanan bir gün. Çünkü bugün hem Dünya Dans Günü hem de KidZania İstanbul’un kuruluşunun 8. yıl dönümü. Sekiz yıl önce bir hayali gerçekleştirmek için KidZania İstanbul’un kapılarını açtık. O günden bu yana daha iyi bir gelecek hedefiyle, çocuklara eğlenerek öğrenme deneyimi sunmak için keyifle ve heyecanla çalıştık.

Çocukların mutluluk cıvıltılarıyla, oyunlarıyla, bitmek bilmeyen enerjileriyle, danslarıyla, yaratıcı fikirleriyle ve neşeli sesleri ile dolup taşan şehrimizde, Çocuklar Ülkesi KidZania İstanbul’da, bugüne dek 1,6 milyondan fazla çocuğumuzu ağırladık. Özgürce kendilerini ifade edebilecekleri, hayallerindeki meslekleri oyunlar yoluyla keşfedebilecekleri, akranlarıyla sosyalleşebilecekleri, bazen dans edip şarkılar söyleyebilecekleri, eğlenirken öğrenebilecekleri, hayal güçlerini ve yeteneklerini geliştirebilecekleri bir dünya yarattık onlar için…

Yeni yaşımıza merhaba derken en başta bu şehri yaşatan çocuklarımız olmak üzere, ailelerimizle, iş ortaklarımızla ve KidZania İstanbul ekibi olarak kendimizle gurur duyuyoruz.

Nice yıllara KidZania İstanbul ve Yaşasın Dans! diyoruz.

KidZania’dan sevgilerimizle

Satın Al
Açılış Saatleri
Giriş Ücretleri
Üye Girişi Sepetim