0
Sepetiniz boş.
Ara toplam 0,00
Sepete Git Alışverişe devam et

ÇOCUĞUNUZ SİZİ DİNLİYOR MU ?

ÇOCUĞUNUZ, KONUŞMAYA BAŞLADIĞINIZDA
SİZİ DİNLEMİYORSA veya GÖRMEZDEN GELİYORSA...

Çocuklarımızın, konuşmaya başladığımız o ilk andan itibaren bizi dikkatle dinlemelerini ve talimatlarımızı takip etmelerini hepimiz isteriz. Ancak, bunu sağlamak birçoğumuz için zaman zaman zorlu bir mücadeleye dönüşebilir. Bu mücadele, sadece biz ebeveynler için değil çocuklar için de oldukça yıpratıcıdır. “Nasıl oluyor da bu kadar yakınındayken beni duymuyorsun? Tam üç kere söyledim çocuğum…” gibi serzenişlerimizi ve o anda hissettiğimiz tükenmişlik hissini hatırlayalım… Örneğin, çocuğumuz video oyununu kapatmasını söylediğimiz ilk üç seferi duymadığını iddia etmektedir ve bir yandan oyun oynamaya devam etmektedir, üstelik bu davranışı yeni bir şey değildir. Bu mücadele, benzer diyaloglar çerçevesinde her gün gerçekleşmektedir...

Ebeveyn olarak çocuklarımıza “talimatları dinlemeyi ve uymayı öğretmek” bizim sorumluluğumuz olduğuna göre neden bizi dinlemediklerini veya açıkça görmezden geldiklerini anlamaya yönelmemiz ve çözüm üretmemiz gerekir. Peki, nasıl çözeriz? Çocuğumuzun uyumluluğunu artırmanın en etkili yollarından biri talimat verme şeklimizi değiştirmektir.

Bu Hatalardan Uzak Duralım:

Aşağıdaki davranışlardan herhangi birini yapmayı alışkanlık haline getirdiysek farkında olmadan çocuğumuzu dinlememesi için eğitiyor olabiliriz.

Çok Fazla Uyarı Vermek

Çocuğumuza, öfkemizi her defasında biraz artırarak defalarca aynı uyarıyı vermemiz, onu bizi dinlememesi için eğitmek demektir. “Sana daha kaç kez söylemem gerekiyor?” ya da “Bu gerçekten son uyarın!” gibi cümlelerimiz aynı uyarıyı daha önce birçok kez ilettiğimizi işaret eder. Çok fazla uyarı iletirsek çocuğumuz blöf yapmaya yönelebilir. Bir uyarımızı defalarca tekrar edeceğimizi bile bile çocuğumuz neden ilk uyarımızı dinlesin ki? Nasıl olsa tekrarlanacağını bildiği için zaman kazanmak ve yaptığı şeye devam etmek için “Duymadım” diyebilir veya uyarımızda yeterince ciddi olmadığımızı düşünebilir.

Sonuçlara Değil, Anlamsız Tehditlere ve Cezalara Odaklanmak

“Odanı hemen temizlemezsen bir daha asla dışarı çıkmana izin verilmeyecek!”, “Eğer toplamazsan tüm oyuncaklarını çöpe atarım!”, “Ödevini zamanında bitirmezsen bir daha asla video oyunu oynayamazsın!” gibi anlamsız tehditler ve cezalar, bir sorunu gerçekten çözmemize yardımcı olamazlar. Çocukların çoğu, ebeveynlerinin bu tür tehditleri yerine getiremediklerini veya aşırı cezalar vermekten kaçındıklarını bilirler - bu tür anlamsız tehditler onlar için inandırıcı olmaktan çıkmıştır artık-. Dolayısıyla öfkemize yenik düşüp abartılı tehditler savurmamız, çocuğumuzun bizi gerçekten dinlemesini ve talimatlarımıza gönüllü olarak uymasını sağlamaz. Cezalar ve tehditler, hem stresimizi artırır hem de çocuğumuzun dürüstlüğümüzden ve güvenilirliğimizden şüphe etmesine sebep olur. O anda talimatımıza uysa bile bunu sadece onu tehdit ettiğimiz için yapar ve bu, çocuğumuz için kesinlikle öğretici bir deneyim değildir.

Sonuç ve ceza/tehdit faklıdır. Sonuç, tamamen konuyla ilgili doğal bir bedeldir. Örneğin, oyun saatini uzatıp derslerini aksatması durumunda ertesi gün oyun saati olmaması doğal bir bedeldir -sonuçtur- veya ödevine yeterince zaman ayırmadığı için okulda karşılaşacağı tepkiler ya da düşük notlar da doğal sonuçlardır. Çocuğumuz uyarımızı dikkate almıyorsa abartılı veya konuyla ilgisiz cezalara/tehditlere başvurmak yerine ona sonuçların ne olacağını net bir şekilde açıklamamız en etkili ve öğretici yoldur.

Güç Mücadelelerine Girmek

Çocuğumuzla “Evet, öylesin işte!” ve “Hayır değilim!” gibi inatlaşmalarla dolu bir tartışmanın içinde ne kadar uzun kalırsak çocuğumuzun talimatlarımızı takip etmekten o kadar uzun bir süre daha kurtulmasına yardımcı oluruz. Örneğin, çocuğumuza oyun saatinin bittiğini ve ödevini yapmaya başlaması gerektiğini hatırlattıktan sonra yarım saat boyunca bu konuda tartışırsak zaman kaybederiz ve o sorumluluğun bir yarım saat daha yerine getirilmemesine sebep oluruz. Bir güç mücadelesinin içine girdiğimizde çocuğumuzla aramızdaki güven bağlarını zedeleyebilecek sözler sarf etmemiz olasıdır. Tüm bunlardan kaçınmak, aramızdaki saygıyı korumak ve dikkatimizi dağıtmamak en iyisidir. Çocuğumuza, talimatlarımıza uymuyorsa bir sonucu olacağını net bir şekilde, sakin ve kararlı bir ses tonuyla ifade etmemiz en doğrusudur. Dolayısıyla şunu söyleyebiliriz ki güç mücadeleleri bir yere kadar doğaldır -tüm talimatlarımızı harfiyen yerine getirmesi ve hiç sorgulamaması da bir problemi işaret eder- ancak, bu mücadeleleri uzatmamız sadece zaman kaybıdır.

Ses Yükseltmek

Çocuklar dinlemediğinde, birçok ebeveyn sesini yükseltmeye meyillidir. Ses yükseltmemiz şöyle bir mesaj içerir: “Şimdi duyuyor musun beni? Sesimi duy ve beni hemen dinle. Çünkü burada kararları ben alırım. Ben otoriteyim!” Bu aslında çaresizliğimizin çığlığıdır. Evet, ne yazık ki bazen çözüm bulamadığımızda, çocuğumuz çok ısrarcı olduğunda veya bizi dinlemediğinde bu tuzaklara düşüp sesimizi yükseltiriz. İşe yarar mı? Elbette, yaramaz. Ses yükseltmenin olumlu sonuçlara yol açması olası değildir. Yüksek sesimiz, çocuğumuzla ilişkimize zarar verebilir. Talimatlarımızı dinlemiyorsa, bizi görmezden geliyorsa bu davranışının nedenlerini anlamak için soğukkanlı ve empati kuran adımlar atmamız, kararlı ve tutarlı olmamız önceliğimiz olmalıdır.

PEKİ, BİZİ DUYMASI ve TALİMATLARIMIZI DİNLEMESİ İÇİN NE YAPABİLİRİZ?

Çocuklarınızı Gerçekten Dinleyin

Çocuğumuzun sözünü sık sık kesiyorsak ve anlatmak istedikleri için ona yeterince kaliteli zaman ayıramıyorsak çocuğumuzdan dinlemeyi öğrenmesini bekleyemeyiz. Dinlememenin ve umursamamanın doğal olduğunu düşünür: “Beni de kimse dinlemiyor ki…”

Kuralları, Sorumlulukları Belirleyin

Kuralsız ve sorumlulukların belirli olmadığı bir evde sık sık anlaşmazlıklar olur. Böyle bir evde sözler havada uçuşur ama kimse gerçekten dinlemez. Kurallar, çocukların sorumluluklarını anlamalarını ve sorumluluklar ise çocukların öz güven ve bağımsızlık kazanmalarını sağlar. Örneğin, dün odasını toplamadığı için uyarılmayan veya böyle bir sorumluluktan haberi olmayan bir çocuk, bugün annesinin neden odasını toplaması için baskı yaptığını bir türlü anlayamaz. O çocuk, şöyle düşünebilir: “Dün annem topladı, bugün niye ben topluyorum?” Kurallarımızı yazılı hale getirmek, bu kurallar üzerine zaman zaman ailece toplantılar yapmak, kuralların ne olduğunu ve neden bu kuralların konulduğunu çocuklara anlatmak, kuralları uygulamada kararlı ve tutarlı olmak; çocuklarımıza talimatları yerine getirmeyi ve bizi cankulağıyla dinlemeyi öğretmenin etkili bir yoludur.

Dikkat Dağıtıcılardan Uzak Durun

Çocuğumuz video oyunu oynarken yan odadan bağırdığımızı düşünelim: “Haydi, artık oyunu bırak lütfen. Yemek saati!” Bu tür bir durumda çocuğumuzun bizi duyup dinlemesini beklememiz pek gerçekçi değildir. Kasıtlı meydan okuma ile duymamak arasında ayrım yapmak önemlidir. Çocuğumuz diğer odada video oyunları oynarken ona seslendiğimizi duyamayacak kadar oyuna dalmış olabilir. Çocuğumuza talimat vermeden önce tüm dikkat dağıtıcı şeylerden kurtulmalıyız. TV'yi kapatmamız, adını söylememiz, göz teması kurmamız ve hatta çocuğumuzun omzuna bir el atmamız gerekebilir. Ardından, ona ne yapmasını istediğimizi özetleyen net talimatlar verebiliriz.

Uyarın, Sonuçları Sunmaya Hazır Olun

Çocuklarımızın dikkatleri biz yetişkinlere nazaran genellikle daha dağınıktır. Çocuğumuzdan talimatlarımızı tekrar etmesini isteyerek söylediklerimizi anladığından emin olabiliriz: örneğin, “Tamam, şimdi ne yapmanız gerekiyor?” diye sorarak talimatı tekrar etmesini isteyebiliriz. Çocuğumuza talimat verdikten ve onun anladığından emin olduktan sonra yaklaşık on-on beş saniye bekleyebiliriz. Çocuğumuz bu talimatımızı yerine getirmek için herhangi bir girişimde bulunmuyorsa bizi görmezden geliyordur. Bu durumda -eğer bizi tamamen görmezden gelmeden “Biliyorum. Bir dakika içinde yapacağım.” gibi şeyler söylüyor olsa bile- onu uyarabiliriz. Bu uyarımızda, sorumluğunu yerine getirmesi halinde olumlu ve olumsuz sonuçların ne olacağını söylememiz teşvik edici olabilir. Yeter ki tehditlerden, cezalardan ve aynı uyarıyı defalarca söylemekten uzak duralım. Net ve kararlı olalım. Ancak böylece çocuğumuzun bizi dinlemesini sağlayabiliriz.

Tuzaklardan Kaçının, Nedenleri Sorgulayın

Öfke patlamaları, bağırışlar, cezalar… Bu tuzaklardan uzak durmamız gerekir. Bunun yerine çocuğumuzla, “yargılanmadığını ve ilgiyle dinlendiğini hissedeceği türden samimi bir iletişim” kurarak neden bizi dinlemediğini anlamaya, kurallar ve sorumluluklar hakkında onu bilinçlendirmeye, ebeveyn olarak hangi yaklaşımları benimsememiz gerektiğine odaklanabiliriz. Çocuğumuz, bulunduğu her ortamda başkalarını dinleme ile ilgili bir sıkıntı yaşıyorsa ve bunun altında yatan fiziksel veya zihinsel bir sağlık sorunu olabileceğinden şüpheleniyorsak vakit kaybetmeden bir çocuk doktoruna veya psikoloğa danışabiliriz.

Çocuklarımızı gerçek dünyaya hazırlamamız gerekir. Gelecekte hizmet sunacakları yöneticiler veya müşteriler, onlara bir raporu tamamlamaları veya bir ürünü zamanında teslim etmeleri gerektiğini on kez hatırlatmayacaklar. Bunun yerine, kendilerinden bekleneni zamanında ve doğru şekilde yapmamanın sonuçlarıyla karşılaşacaklar. Dolayısıyla biz de daha etkili yöntemlerle çocuklarımıza dinlemeyi ve talimatlara uymayı öğretmek için gayret etmeliyiz. İlk konuştuğumuz anda çocuğumuzun dinlemesini sağlamayı bir öncelik haline getirebiliriz. Eğer, dinlemesini sağlamakta zorlanıyorsak olası hatalarımızı keşfetmeye ve yeni bir yaklaşım denemeye açık olmalıyız. Çocuğumuz, bizim ciddi olduğumuzu ve gerekçelerimizin makul olduğunu kavradığında hem kendini hem de ebeveynlerini zaman kaybından kurtaracak doğru adımları atacaktır.

KidZania’dan sevgilerimizle

Satın Al
Açılış Saatleri
Giriş Ücretleri
Üye Girişi Sepetim