0
Sepetiniz boş.
Ara toplam 0,00
Sepete Git Alışverişe devam et

CİNSİYET EŞİTLİLİĞİN ÖNEMİ

TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ DEMEK SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR DÜNYA DEMEK Çocuklarımıza cinsiyet eşitliğini nasıl öğretiriz?

Bugün 8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Birleşmiş Milletler tarafından, kadınların eşit haklar için verdikleri mücadeleyi desteklemek ve cinsiyet ayrımcılığına son vermek amacıyla, 1977 yılında ilan edilen bu özel güne, Türkiye Cumhuriyeti’nde cinsiyet eşitliğinin sağlanması için devrim niteliğinde adımlar atan Ulu Önder Atatürk’ün bir sözü ile başlayalım: “Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.” Atatürk’ün altını çizdiği gibi nüfusun yarısını -kadınları ve kız çocuklarını- hiçe sayan bir düzen; ataerkil bir düzendir, zayıf ve eksik bir düzendir.

Cinsiyet eşitliği; hayatın her alanında her iki cinsiyetin de eşit haklardan, kaynaklardan, fırsatlardan ve korumadan yararlanması olarak tanımlanabilir. Bu tanıma uygun olarak kız ve erkek çocuklar; eşit haklarla ve eşit fırsatlarla buluşursa işte o zaman, tam potansiyellerine ulaşabilirler. Bu da, toplulukların daha istikrarlı ve sürdürülebilir yaşamlar kurmalarına yol açar. Son yıllarda bir miktar ilerleme kaydetmiş olsak da, cinsiyet eşitliği söz konusu olduğunda hâlâ iyileştirmemiz gereken çok şey var.

Bugün de Ataerkil Düzenin Gölgesindeyiz…

İnsanlık, yüzyıllar boyunca kas gücüne dayalı bir egemenliğin gölgesinde kalmış ve bu gölge yüzünden günümüze dek büyük acılar çekmiş olsa da hep ilerlemiştir. Ama bu ilerleme, ataerkil düzenlerin cinsiyet eşitsizliği temelinde kurdukları zayıf sistemleri yürütme konusundaki ısrarları nedeniyle oldukça yavaş bir ilerleme olmuştur. Ne yazık ki gezegenimiz çok çok uzun bir süre boyunca kadınların gerçek potansiyelinden mahrum bırakılmıştır ve kadınların eşitlik mücadelesi ancak 20. yüzyılda -demokratik toplumların yaygınlaşması ile beraber- sonuç vermeye ve dünya için kazanımlara yol açmaya başlamıştır.

Eminiz ki hepimiz, biraz düşününce ataerkil düzenlerin “cinsiyet ayrımcılığını bir hak gibi görerek yarattığı yıkımın ve işlediği insanlık suçlarının” farkına varabiliriz. Artık 21. yüzyıldayız ve farkına varmak daha kolay. Kadınların hayatın her alanında fayda üreterek üstün başarılara imza attıklarını her gün duyuyoruz, okuyoruz. Kadınlar bugün; havada, karada, yeraltında, uzayda ya da denizin altında insanlığın bilimle ve teknoloji ile ulaştığı her yerde varlar… Onlar bugün; pilot, tramvay şoförü, ressam, müzisyen, doktor, hemşire, akademisyen, futbol oyuncusu, çiftçi, girişimci, şef, astronot, öğretmen, avukat, genel müdür ya da genetik mühendisi gibi pek çok farklı kimlikle varlar… Varlar ama ataerkil düzenin gölgesi bugün de insanlığın üzerinde dolaşmaya, toplumsal cinsiyet eşitliğini engellemeye devam ediyor.

Günümüzde Cinsiyet Eşitsizliği…

Birleşmiş Milletler verilerine göre; dünyadaki kadınların yaklaşık yüzde 60’ı kayıt dışı ekonomide çalışıyor. Kadınlar, dünya genelinde erkeklerden %23 daha az kazanıyor. 258 milyon çocuk ve genç okula gitmiyor, bu çocukların çoğunluğunu kız çocukları oluşturuyor. Günümüzde, dünya çapında kadınların üçte biri cinsiyet temelli şiddete maruz kalmış ve 650 milyon kadın “18 yaşından önce evlenmiş” durumdadır. Parlamentolardaki sandalyelerin yalnızca %24’ü kadınlara aittir; sadece üç ülkenin parlamentosunda %50 ve üzerinde kadın yer almaktadır; dünya genelinde milletvekilleri arasında 30 yaşın altındaki kadın milletvekillerinin oranı %1'den azdır...

İklim krizinin yarattığı etkiler bile cinsiyetten bağımsız değildir. Dünya genelinde iklimle ilgili afetler ve değişiklikler nedeniyle yerinden edilenlerin yüzde 80’i kadınlar ve kız çocukları… Kadınlar ve kızlar, mevcut cinsiyet eşitsizliklerini artıran; geçim kaynakları, sağlık ve güvenlikleri için benzersiz tehditler oluşturan iklim değişikliğinden de en büyük zararı görüyorlar. Tarım, düşük gelirli ülkelerde kadınlar için en önemli istihdam sektörüdür. Tarım ile uğraşan kadınlar, iklim değişikliğine bağlı olarak yaşanan kuraklık ve düzensiz yağış dönemlerinde aileleri için gelir sağlamak adına daha çok çalışıyorlar. Bu da annelerinin artan yükü yönetmesine yardımcı olmak için sıklıkla okulu bırakmak zorunda kalan kızlar üzerinde baskı oluşturuyor. Çevresel bozulma, tüm insanlar için ciddi sonuçlar doğururken özellikle hamilelik ve annelik döneminde sağlığı en kırılgan olan kadınlar başta olmak üzere toplumun en savunmasız kesimlerini olumsuz etkiliyor.

Ya Eşitlik Olsaydı…

Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini ana hatlarıyla belirleyen BM, toplumsal cinsiyet eşitliğini 2030 yılına kadar ulaşılması gereken 17 hedefin beşincisi olarak listeliyor. 2050 yılına kadar atmosfere salınan karbondioksitte 59,6 gigatonluk bir düşüş ve bebek ölümlerinde %9,5 seviyesinde bir düşüş yaşadığımızı, bunun yanında küresel GSYİH artışının %3,9 olduğunu hayal edelim... Bunlar; cinsiyet eşitliğinin, nüfusun yarısına haysiyet ve insan hakları getirmenin yanı sıra insanlığa sunabileceği faydalardan sadece bazılarıdır.

Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından yayınlanan bir araştırmaya göre, işgücü piyasasında kadın erkek arasındaki eşitsizlik azaltılırsa, istihdam oranı ve dolayısıyla küresel GSYİH artacaktır. 219 ülkeden gelen verileri analiz eden bir araştırmaya göre, kız çocukları ve kadınların eğitime erişimini iyileştirmek çocuk ölümlerini azaltacaktır. İnsanlık herkese eşit fırsatlar sunsaydı çevrenin de minnettar olmak için nedenleri olurdu. İklim değişikliğini ve etkilerini azaltmak için 100 stratejiyi belirleyen Drawdown projesi, 2050 yılına kadar karbon kirliliğini azaltmanın en etkili altıncı yolu olarak kızların eğitimini sıraladı. Drawdown projesine göre, eğitime daha fazla erişimi olan kızlar ve kadınlar, küresel ısınmanın azaltılmasına veya aile planlamasının öneminin farkında olarak nüfus artışının engellenmesine daha fazla katkı sunacaklardır.

Cinsiyet eşitliği olsaydı, gezegenimiz; “kimseyi geride bırakmadan” hareket eden ve “sürdürülebilir bir yaşam” kurmak için her bireyin katılımcı olduğu, daha demokratik, ekonomik ve bilimsel olarak daha güçlü, daha cesur, daha adil, daha mutlu bir yer olurdu.

Çocuklarımıza Cinsiyet Eşitliğini Nasıl Öğretiriz?

Unutmayalım, eğitim okulda değil evde başlar. Erken çocukluk yaşlarından itibaren çocuklarımıza cinsiyet eşitliğini öğretmek için çaba göstermeliyiz. Kadınların erkeklerle evde eşit oldukları ve ayrımcılıktan uzak bir şekilde iş bölümü yaptıkları -örneğin, babanın yerleri süpürdüğüne ve annenin arabayı yıkadığına çocukların şahit olabildikleri- , herkesin söz hakkının olduğu ve birey olarak var olabildiği “demokratik bir aile ortamı” yaratmalıyız. Çocuklarımızı, toplumsal cinsiyetle ilgili yanlış yargılardan uzak bir evde yetiştirsek bile onlar; medyada, okulda ve akranlarıyla birlikte oldukları çeşitli ortamlarda bu tür mesajlar almaya devam edebilirler. “Kız gibi ağlama”, “Erkek adamdır. Biraz agresif olması doğal”, “Kız gibi korkak olma oğlum”, “Bu iş, kadın işidir” veya “Bu iş, erkek işidir” gibi klişelerin gerçekleri yansıtmadığını çocuklarımıza açıkça anlatmalıyız. Çocuklarımıza duyguların herkes için olduğunu öğretmeliyiz: Herkes ağlayabilir, herkes cesur olabilir, herkes bazen öfkelenebilir… Onlara bugün oynadıkları oyunların da ileride seçecekleri mesleklerin de cinsiyetlere göre ayrılamayacağını öğretmeliyiz. İster kız ister erkek olsunlar; diledikleri oyunu oynamaları, diledikleri sporu yapmaları ve diledikleri mesleği seçmeleri için çocuklarımızı cesaretlendirmeliyiz.

Pantolon giymek, arkadaşlarla dışarı çıkmak, mülk sahibi olmak, oy kullanmak, dilediği yaşta veya dilediği kişiyle evlenmek, fikirlerini özgürce söylemek gibi geçmişte kadınların yapmalarına izin verilmeyen her şeyi çocuklarımızla konuşmalıyız. Cinsiyet ayrımcılığın geçmişte ne gibi yıkıcı sonuçları olduğunu ve bugün de küresel bir sorun olmaya devam ettiğini çocuklarımızın yaşlarına uygun bir dilde onlarla paylaşmalıyız. Onlara örnek olmalıyız. Tarih boyunca eşitlik için mücadele eden aktivistlerin, cinsiyet eşitsizliğine bağlı engellerle karşılaşmasına rağmen hayalleri uğruna pes etmeden çalışan başarılı kadınların öykülerini anlatmalıyız çocuklarımıza… Onlara, 21. yüzyılda fiziksel gücün önemini yitirdiğini; bilimsel ve eleştirel düşünme, yaratıcılık, problem çözme, empati, cesaret, kendini ifade etme, paylaşım ve girişimcilik gibi cinsiyetten bağımsız olduğunu artık bildiğimiz becerilerin ön plana çıktığını anlatmalıyız. Doğru rol modellerle tanışmaları ve eşitlik üzerine düşünmeleri için her fırsatı değerlendirmeliyiz.

KidZania’da Tüm Çocuklar Eşit!

KidZania’nın İstanbul, İngiltere, Meksika, Birleşik Arap Emirlikleri ve Hindistan’da, 450.000 çocuğun katılımı ile gerçekleştirdiği, Mesleki Eğilimler Araştırması’nın sonuçları, cinsiyete dair ön yargıların 4 yaş itibarıyla şekillenmeye başladığını kanıtlıyor. Bu ön yargılar, çocukların hayallerini sınırlıyor ve meslek tercihlerini etkiliyor. İşte bu yüzden, Çocuklar Ülkesi KidZania’da, tüm çocuklara eşit oldukları bir dünya sunuyoruz: 120’den fazla mesleği eğlenerek deneyimledikleri, temel yaşam becerileri kazandıkları, özgürce fikirlerini söyledikleri ve hayallerini sınırlanmadıkları ideal bir dünya burası… Biliyoruz ki daha iyi bir gelecek ve sürdürülebilir bir yaşam, çocuklara cinsiyetlerinden bağımsız olarak eşit fırsatlar sunan bir düzenle mümkün olacaktır.

Çocuklarımız, “cinsiyet eşitliğinin” sürdürülebilir bir yaşamın vazgeçilmez bir koşulu olduğunu ve cinsiyet eşitsizliğini çözmek için bireysel olarak atacakları her adımın çok değerli olduğunu ve bu adımların, onları daha cesur, daha adil ve daha özgür bireylere dönüştüreceğini bilmeliler. Eğer içinde yaşadığımız kültür, cinsiyet ayrımcılığını normalleştiriyorsa ve kız çocuklarını/kadınları doğuştan sahip oldukları haklardan, eşit fırsatlardan mahrum bırakıyorsa o kültürü değiştirmemiz gerekir. Bu değişimi başlatmak ve cinsiyet eşitsizliği ile mücadele etmek, biz yetişkinlerin en büyük sorumluluklarından biridir. Bunu başarabiliriz.

Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun!

KidZania'dan sevgilerimizle.

Satın Al
Açılış Saatleri
Giriş Ücretleri
Üye Girişi Sepetim