0
Sepetiniz boş.
Ara toplam 0,00
Sepete Git Alışverişe devam et

BİLİM, HERKES İÇİNDİR...

BİLİM, HERKES İÇİNDİR…

Bilimin herkes için olduğunu örneklerle açıklayan bu yazı 11 Şubat “Uluslararası Bilimde Kadınlar ve Kız Çocukları Günü” vesilesiyle kaleme alındı. 2015 yılında Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen bu özel gün; kadınların ve kız çocuklarının bilime eşit erişim ve katılım haklarını desteklemeyi, kız çocuklarını bilimden uzaklaştıran ön yargıların ortadan kalkmasına yardımcı olmayı ve böylece bilimin tam kapasitesine ulaşmasını amaçlıyor. 11 Şubat, kadınların ve kız çocuklarının bilimde karşılaştığı engelleri, bilime sundukları katkılara rağmen ismini duymadığımız nice bilim kadınını ve “bilimin herkes için olduğunu” hatırlama günü… Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Genel Direktörü Audrey Azoulay: “Bugün bile 21. yüzyılda kadınlar ve kızlar, cinsiyetleri nedeniyle bilimle ilgili alanlarda dışlanıyorlar. Kadınların bilimde, teknolojide, mühendislikte ve matematikte yerlerinin olduğunu; bilimsel ilerlemede paylaşmaya hakları olduğunu bilmeleri gerekiyor.” Evet, ne yazık ki Azoulay’in de vurguladığı gibi cinsiyet stereotipleri ve cinsiyet temelli eşitsizlikler, dünya çapında birçok kadının ve kız çocuğunun bilim alanında kariyer yapmasını veya kariyerini sürdürmesini engellemeye günümüzde de devam ediyor.

UNESCO'nun raporuna göre…

Dünya genelinde yükseköğretimdeki STEM (bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik) öğrencilerinin yalnızca %35’i kadın. Kadınlar, lisans ve yüksek lisans eğitim seviyesindeki öğrencilerin sırasıyla %45’ini ve %55’ini ve doktora programlarına kayıtlı olanların %44'ünü temsil etmelerine rağmen araştırmacıların sadece %33'ünü kadınlar oluşturuyor. Rapora göre; genel olarak kadın araştırmacılar, daha kısa ve daha az ücretli kariyerlere sahip olma eğiliminde. Ulusal bilim akademilerinin üyelerinin yalnızca %12’si kadın. Kadınlara genellikle erkek meslektaşlarından daha küçük araştırma ödeneği verilmekte. Bilim kadınlarının çalışmaları, önemli bilim dergilerinde yeterince temsil edilmemekte ve terfi söz konusu olduğunda kadınlar genellikle yok sayılmakta. Kadınların STEM alanlarında kariyer yapmasının ve terfi almasının erkeklere nazaran daha zor olmasının ardında kadınların aile ve çocuk sebebiyle kariyerlerinden ayrılma ihtimalinin daha yüksek olduğuna ve kariyer beklentilerinin daha düşük olduğuna dair bir inanış da yer almakta. Bu gibi gerçek dışı düşünceler ve ön yargılar sebebiyle kadınlar, büyük bilim/teknoloji şirketlerinde hem liderlik hem de teknik pozisyonlarda geri planda kalmaya devam etmekte.

Tarih boyunca…

Tarih boyunca çok sayıda bilim kadını, önlerine çıkan pek çok engele rağmen bilimsel çalışmaları ve buluşları sayesinde insanlığın ilerlemesine katkıda bulunmayı başardı. Hayat kurtaran ilaçlardan, keşfedilen yeni elementlere ve gündelik hayatı kolaylaştıran icatlara kadar çok sayıda gelişmeyi bilim kadınlarına borçluyuz. Ancak fark yaratan bilim kadınları bile genelde erkek meslektaşlarınınkine göre daha az tanınırlığa sahipler. Kadınlar ve kız çocukları, bugün bilimin her alanında varlar ama seslerini, projelerini yeterince duyamıyoruz. Bunun sebeplerinin başında, STEM alanlarında kadınlara yönelik asırlardır var olmaya devam eden bir ön yargı geliyor: “Bilim dünyasında kadınlar, erkeklerle aynı potansiyeli gösteremezler; erkekler pek çok alanda olduğu gibi bilimsel becerilerde de kadınlardan üstündür…” İşte bu, dünyanın iyiliği için inanmaktan acilen vazgeçmemiz gereken yanlış bir bilgi. Bilim kadınları ise tüm bu tür mantık dışı ön yargılara, yok saymalara ve dogmalara inat eşitsizliklere karşı mücadele etmeyi, bilim aşkıyla meraklarının izinden gitmeyi, tabuları yıkmayı ve bilime değerli katkılarını sunmayı –dün olduğu gibi- bugün de sürdürüyorlar.

Sadece Curie mi?

Bilim insanı deyince önce akla Einstein, Newton, Tesla gibi erkek bilim insanları gelir. Bu isimlerin arasında kadın bilim insanı olarak çoğunlukla –ve sıkça tek başına- Curie yer alır. Marie Curie (1867- 1934), radyoaktivite alanındaki öncü çalışmalarıyla radyokimya alanını kuran kişidir. Tarihte Nobel Ödülü’nü alan ilk kadın ve iki Nobel ödülü alan tek kadın bilim insanıdır. Peki ya, diğer bilim kadınlarını tanıyor muyuz? Onların inanç, sabır, azim, merak ve bilim aşkı ile çıktıkları macera ve keşif dolu yolculukların öykülerini dinledik mi, okuduk mu? Bilgisayar teknolojisinin temellerini 19. yüzyılda atan Ada Lovelace’ı, cüzzam hastalığını bitiren hekim olarak tanınan Türkan Saylan’ı ve onun bilimin yanı sıra kız çocuklarının eğitimi için verdiği mücadeleyi, yaşayan en ünlü sümerolog olan -1914 doğumlu- Muazzez İlmiye Çığ’ı, ilk Türk kadın kimyager Remziye Hisar’ın bir bilim insanı ve eğitimci olarak başarılarla dolu serüvenini, bugün dünyanın en başarılı kanser araştırmacıları arasında yer alan ve koranavirüse karşı geliştirdiği aşı ile tanınan Özlem Türeci’nin hikâyesini, astrofizik konusunda yaptığı çalışmalar ve keşifler nedeniyle son yıllarda birçok ödül alan Feryal Özel’i, genetik bilimin öncüsü Barbara McClintock’u, giyilebilir kalp pilini icat eden genç bilim insanı Canan Dağdeviren’i ve daha nice bilim insanını tanıyor muyuz? Bilimde iz bırakan kadınların ve genç kızların ilham verici hikâyelerini, okul öncesinden başlayarak tüm kız çocuklarımızla buluşturmalıyız. Böylece toplumsal ön yargılara rağmen pes etmeden azim ve cesaret ile çaba göstermenin başarıya ve hayallerine ulaşma yolunda ihtiyaç duydukları tek şey olduğunu anlamalarını sağlarız. Böylece, kız çocuklarına diledikleri mesleği seçmeleri için cesaret verebiliriz.Bu sayede onlara bilimin sihirli dünyasını anlatabiliriz, onlara içlerindeki bilimsel düşünme gücünü keşfetmeleri için ilham verebiliriz.

Bilim, Bitmeyen Bir Yolculuk Gibidir…
Herkes, Bu Yolculuğun Bir Parçası Olabilir…

Bilim, merakı ve sorgulamayı tetikleyerek gerçeğin izini sürer. Bilim, âdeta bitmek bilmeyen bir yolculuk gibi… Her an merakımızın izinden gittiğimiz ve insanlığın kolektif bilincine faydalı yeni bilgiler katabilme tutkusu ile hareket ettiğimiz; yeni keşiflerle ve cevabını aradığımız yeni sorularla, gözlemlerle ve deneylerle dolu, büyüleyici bir yolculuk... Canlılar arasında sadece insanlara özgü olan ve kuşaktan kuşağa aktarılan “sonsuz bir uğraştır” bilim. İnsanlık, bu uğraş sayesinde evrende -en küçükten en büyüğe- merak ettiği her şey hakkında bilgisini sürekli artırma kapasitesine sahip. Eski teorileri yeni bilgiler ile harmanlayarak sürekli kapsamını geliştiren bilim, herkes içindir… Bilim, en güvenilir bilgi kaynağıdır. Her insan bilim yapabilir, bilimi sevebilir, bilimsel sonuçlara ulaşabilir, bilimsel düşünebilir ve bilimi anlayabilir. Evet, bilim; herkesi kapsayabilecek, herkesin katkı sunabileceği ve bir parçası olabileceği bir yolculuk. Ancak ne yazık ki bilim dünyası da, tıpkı hayatın diğer alanlarında da olduğu gibi “ön yargılar ve klişeleşmiş yanlış inanışlar” sebebiyle toplumsal cinsiyet eşitsizliğine sahne oluyor. Oysa bilimin cinsiyeti yoktur ve bilim ancak ve ancak, nüfusun yarısını oluşturan kadınların ve kız çocuklarının da katılımı ile tam kapasitesine ulaşabilir.

Kız çocukları için bilime adım atmak,
işte bu kadar basit olmalı…

“Ben, bilimin enfes güzelliğe sahip olduğunu düşünenlerdenim. Laboratuvardaki bir bilim insanı sadece bir teknisyen değildir; aynı zamanda kendisini bir peri masalı gibi büyüleyen doğal bir olgunun karşısına oturtulmuş bir çocuktur.” demiş Marie Curie. Bilim dünyasında var olmak isteyen tüm kadınlar ve kız çocukları için en ilham verici figürler arasında yer alan Curie’nin de ifade ettiği gibi hayatını bilime adayan bilim insanlarının ana motivasyon kaynağı “merak duygusu”. İlk kez bir kara deliğin fotoğraf ile görüntülenmesini sağlayan “Olay Ufku Teleskobu” projesinde çalışan tek Türk bilim insanı, astrofizik alanında son yıllarda yaptığı başarılı çalışmalar nedeniyle adını sıkça duyduğumuz Feryal Özel (1975-) de bir röportajında merak duygusuna değinmiş: “Biz dünyamızı merak eden, evrenimizi merak eden insanlarız. Mesela evren nasıl çalışıyor, gördüklerimiz; galaksiler, yıldızlar, kara delikler neden böyle? Onları anlamaya çalışan maceracı ruhlu, araştırma ruhlu, keşif seven insanlarız. Dolayısıyla, bizi motive eden şey en başta budur.” Marie Curie, Feryal Özel ve daha nice kadının bilimdeki başarısının ve cesaretle bilim dünyasında var olmasının temelinde “merak duygusu” yer aldı. Sadece bu merak duygusunun ve keşif arzusunun, kız çocuklarının kolayca bilime adım atmaları için yeterli olacağı bir dünya mümkün olamaz mı? Elbette olabilir ve olmalıdır. Her çocuk, doğuştan gelen merak duygusu ile hayatı keşfetmek ister. Bu doğuştan gelen merakın izinden gitmek için fırsat bulan ve keşfetmeyi seven her çocuk -kız ya da oğlan- bilimle buluşabilir. Bugün, bilime merak duyan kız çocuklarının ve başarılarıyla adını duyuran bilim kadınlarının sayısı artmaya devam ediyor. Toplumsal ön yargılar yıkılıyor ve toplumsal cinsiyet eşitliği yolunda önemli adımlar da atılıyor. Ancak tüm araştırmalar, bize henüz yeterince yol alamadığımızı ve kadınların ve kız çocuklarının günümüzde de cinsiyet eşitsizliğine bağlı engeller sebebiyle bilim dünyasında da tam potansiyelini ortaya koyamadıklarını gösteriyor. Bu gerçeği değiştirmeliyiz. Çünkü bilim, herkesi kapsadıkça gerçek potansiyeline ve en iyi haline ulaşabilir.

“Uluslararası Bilimde Kadınlar ve Kız Çocukları Günü” kutlu olsun!

KidZania’dan sevgilerimizle.

Satın Al
Açılış Saatleri
Giriş Ücretleri
Üye Girişi Sepetim